Güncel Haberler

Reflünün Tek Belirtisi Yediklerinizin Ağzınıza Gelmesi Değil – SAĞLIK

Halk arasında reflü hastalığı olarak bilinen gastroözofageal reflü, mide içeriğinin yemek borusuna doğru geri akışı olarak bilinir. Hastalar genellikle “yediğim ağzıma geliyor” cümlesiyle durumlarını özetliyorlar. Ancak kişiye reflü tanısı konmamış olsa bile aşırı yemek yeme nedeniyle benzer şikayetler yaşanabilir. Bu nedenle uzmanlar reflüyü fizyolojik ve patolojik olarak ikiye ayırıyor. Fizyolojik reflü yaşam tarzı değişiklikleriyle ortadan kaldırılabilirken, uzun vadede Barrett özofagusu ile birlikte adenokarsinom riskine de yol açabileceği için patolojik reflü tedavisi büyük önem taşımaktadır. Ankara Memorial Hastanesi Gastroenteroloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Benan Kasapoğlu patolojik reflü hastalığının tanı ve tedavisi konusunda önemli bilgiler verdi. Bu belirtiler reflüyü işaret ediyorReflü ile ilgili son yıllarda yapılan çalışmalar, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde hastalığın görülme sıklığının her geçen gün arttığını ortaya koymuştur. Yani reflü şüphesiyle sağlık kuruluşlarına başvuranların sayısı önceki yıllara göre arttı. Hemen hemen her yaşta görülen reflü hastalığının en sık görülen belirtileri şu şekilde sıralanabilir;

  1. Ağrılı yutma ve yutma güçlüğü
  2. Yiyecek ağza ulaşır
  3. Boğazda tıkanıklık hissi
  4. Yemek borusunda yanma
  5. kronik öksürük
  6. ses kısıklığı
  7. Hırıltı
  8. Bulantı ve kusma

Kişinin yaşam kalitesini bozan ve özellikle yemek sonrasında ortaya çıkan bu belirtiler bazen uykudan uyanmaya neden olacak kadar ciddi olabiliyor; Ayrıca sırt, boyun, çene, kol ve göğüste ağrıya neden olabileceği gibi kalp krizi belirtileriyle de karıştırılabilir. Tanı için endoskopi her zaman gerekli değildirReflü tanısı esas olarak klinik olarak konulur. Hasta reflü şikayetini dile getirdiğinde doktorun sorduğu sorularla reflü tanısı konur. Bazen teşhis tedavinin ötesine geçer. İlacın reçete edildiği hastanın şikayetleri gerilerse kontrol muayenesinde reflü tanısı konulur. Bu nedenle her hastaya endoskopi yapılması her zaman gerekli olmayabilir. Ancak kronik reflü hastalarında hastalığın yaygınlığını, yemek borusundaki hasarı veya kalıcı değişiklikleri, ülser ve yaraların varlığını tespit etmek için endoskopi çok önemlidir. Ayrıca hasta 50 yaş üzerindeyse ve yeni başlayan yutma güçlüğü, ağız veya anüs kanaması, dışkılama sırasında pozitif gizli kan testi, tedavi edilemeyen demir eksikliği anemisi, inatçı kusma, ani kilo kaybı veya iştah kaybı varsa, endoskopik muayene yapılmalıdır. muayene gereklidir. Ayrıca birinci derece akrabanızda yemek borusu veya mide kanseri öyküsü varsa endoskopi önerilir. Reflü tanısında kullanılan diğer bir yöntem ise Ph-Meter'dir. Yemek borusuna asit kaçağı varsa hastanın burnundan sokulan çok ince bir tüple değerlendirilir. 24 saatlik izleme sırasında söz konusu tüp ve bağlı olduğu makine yardımıyla yemek borusundaki asit düzeyi ölçülerek geriye doğru sızıntı olup olmadığı net bir şekilde ortaya konulur. Ancak reflü ameliyatı planlanıyorsa veya doktor uzun süreli reflü hastası olan hastada komplikasyonlardan endişe ediyorsa endoskopi ve pH metre birlikte kullanılabilir. Salça, yağlı yiyecekler ve çikolata tüketimi şikayetleri artırabilir.Reflü tanısı alan bir hastanın tedavisinin ilk adımı yaşam tarzını ve diyetini değiştirmektir. Aşırı kilolu kişilerde kilo vermek, yatağın baş kısmını kaldırmak ve yatmadan 2 saat önce yeme-içmeyi bırakmak, buna bağlı rahatsızlıkları azaltacaktır. Mide asidini arttırdığı için çikolata, salça, yağlı ve baharatlı yiyecekler, kafeinli ve asitli içecekler, çiğ meyve ve sebzeler, sigara ve alkolden özellikle uzak durulmalıdır. Diyetinize bunları dahil etmek istiyorsanız gece reflüsünden korunmak için akşamları birlikte tüketmemeye dikkat etmelisiniz. Ayrıca reflü hastasının sıkı kemer ve korse kullanmaması gerekir çünkü karın içi basınç artarsa ​​reflü daha da kötüleşecektir. Ancak tüm bu yaşam tarzı değişikliklerine rağmen hastanın şikayetleri geçmiyorsa ilaç tedavisine başlamak gerekir. Bu noktada doktorunuz proton pompası inhibitörleri veya antiasit şurupları adı verilen ilaçları reçete edebilir. İlaç tedavisinin yetersiz kaldığı durumlarda endoskopik ve cerrahi yöntemlere başvurulabilir.Tıbbi tedaviye yanıt vermeyen hastalarda sonraki adımlar düşünülmelidir. Bunlardan biri endoskopik, diğeri ise cerrahi yöntemlerdir. Cerrahi yöntemler (cerrahi) ancak yemek borusu ile kapak arasındaki ayrılığın çok ileri düzeyde olduğu hastalarda düşünülür. Kapak gevşekliği fazla ilerlememiş ve o bölgede fıtık oluşmamış hastalarda reflü hastalığının endoskopik tedavisi günümüzde en sık kullanılan yöntemlerden biridir. Stretta ile radyofrekans dalgaları kullanılarak ameliyatsız tedavi mümkün.Son zamanlarda oldukça popüler hale gelen Stretta adı verilen radyofrekans ablasyon yönteminde, ağızdan yerleştirilen bir kateter yardımıyla bölgedeki radyofrekans dalgaları kullanılarak sıkılaştırma sağlanıyor ve mide asidinin geriye kaçması engelleniyor. Özellikle mide kapak açıklığı 3 cm'den az olan genç hastalara uygulanabilmektedir. Yaklaşık yarım saat süren bu ameliyatsız yöntem sayesinde hasta aynı gün taburcu edilebilmektedir. Genç hastaları, özellikle de yaşam tarzı, diyet ve ilaçlardaki değişikliklerle iyileşemeyen hastaları uzun vadeli reflü risklerinden korumak için endoskopik tedaviler düşünülmelidir. Stretta kimler için geçerli değildir?Endoskopik radyofrekans ablasyon yönteminde kullanılan akım, karaciğer kistleri ve kalp ritim bozuklukları gibi hastalıkların tedavisinde yıllardır güvenle kullanılmasına rağmen aşağıdaki kişilere uygulanmamaktadır:

  • Mide fıtığı 3 cm’den büyük olanlar
  • Yemek borusunda ciddi hücre hasarı veya değişiklik olanlar
  • Akalazya hastaları
  • 18 yaşın altındaki kişiler
  • hamile kadınlar

Kaynak: (guzelhaber.net) Güzel Haber Masası

—–Sponsorlu Bağlantılar—–

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Antalya Haber
meritking casibom giriş